Posted by : Unknown 26 Eylül 2015 Cumartesi


    Upton Sinclair'in kaleme aldığı Chicago Mezbahaları'nı anlatmaya nasıl başlayacağımı gerçekten bilmiyorum. Kitabın her sayfası yüzünüze öyle güçlü yumruklar savuruyor ki daha kitap bitmeden sersemlemiş hale geliyorsunuz.
    Önce kitapla tanışma hikayemden biraz bahsedeyim. Orijinal ismi "The Jungle" olan bu kitabı bana tavsiye eden insan muhabbetimiz esnasında bu kitabı okuduktan sonra bir süre dışarıda et yemekleri yiyemediğini söylemişti. Ne tür gerçekler bir insanı bu kadar etkileyebilirdi? O kadar merak ettim ki hemen okumak isteği doğdu içimde. Fakat kitabın günümüzde aktif olarak basılmadığını öğrenince biraz hayal kırıklığına uğradığımı da söylemeliyim. Yine de bir gün bir sahafta rastlarım diye kitabın ismini aklımın bir köşesine işledim.
    Tam hafızamdan kitabın varlığı silinecek gibi olmuşken Devr-i Alem Sahaf'ta 1968 baskılı May Yayınları etiketli "Chicago Mezbahaları"nı buldum ve satın alıp hemen okumaya başladım!



     Chicago Mezbahaları Litvanyalı kahramanımız Jurgis Rudkus ve ailesinin Amerikan Rüyasını gerçekleştirmeye çalışmasını konu alıyor. Her şeyi göze alarak ülkelerini geride bırakıp Amerika'ya göç etmiş bu ailenin tek bir gayesi vardır; kapitalist düzende hayatta kalabilmek! Ama bu hiç ama hiç kolay değildir. Bütün masumiyetini bu düzen içinde yavaş yavaş kaybeden Jurgis'in hikayesi okuduğum en yürek yaralayıcı hikayelerden biriydi. Upton Sinclair yapmak istediği sistem eleştirisini çok iyi romanlaştırmış. Politik kurgu türünde okuduğum ilk kitaptı, fazlasıyla tatmin oldum.

     Kitaptan biraz daha detaylı bahsedecek olursak;  kahramanımız Jurgis, Amerika'ya gelmesiyle beraber mezbahaları ile ünlü Chicago bölgesinde ailesini geçindirmek adına harıl harıl iş aramaya başlar, girdiği her kapıda tabiri caizse ne iş olursa yapacağını söyler. Ekmeğin aslanın midesinde olduğu o yıllarda Jurgis bir mezbahada kendine bir iş bulmayı zor da olsa başarır. Başlarda işini hiç sorgulama niyetinde değildir, tek derdi çalışıp ayın sonunu getirebilmek, bunun yanında başını sokabilecek bir ev satın alabilmektir. Çok ucuza çalışıyor olsa da eve ekmek götürebilmektedir. Şimdi tek eksikleri kendilerine ait bir evdir. Burada "Kira öder gibi ev sahibi olun!" ilanı yardımlarına yetişir. Her şey güzel gidiyordur, Amerikan Rüyasını gerçekleştirmişlerdir! Fakat henüz farkında varamadıkları bir şey vardır, bu düzen her birimiyle kendilerini dolandırmaya ve ellerindeki her şeyi almaya programlanmıştır. Felaketlerin ardı arkası kesilmez, Amerikan Rüyası dedikleri şey aslında sonun başlangıcıdır.

    Sinclair, kapitalizm eleştirisi yapıp sosyalizmi desteklerken bunun yanında 1900'lü yıllardaki Amerikan gıda sektörünün içler acısı halini de bütün çıplaklığı ile okuyucuya aktarmayı amaçlamış. Hatta kitap bu konuda o kadar başarılı olmuş ki  kitabın yayınlanması ile o yıllarda Amerikan gıda yasalarında değişikliklere gidilmesi bir olmuş.

   
 Kitapta mezbahalarla ilgili şöyle bir cümle geçiyor, beni derinden etkiledi:

     "Burada domuzun çığlığından başka her şeyini kullanıyorlar."



Upton Sinclair, kendi kitabının yarattığı etkiyi ise şöyle açıklar:
"I aimed for the public's heart, and by accident I hit it in the stomach." 



Kitabı orijinal dilinde okumak isterseniz  yasal olarak şuradan ulaşabilirsiniz



{ 1 yorum... read them below or add one }

  1. Etoborluktan vazgeçmenin zorunluluğunu Şikago Mezbahaların kitabı hakkında yazdığım denemem ile açıkladım. Okumanızı tavsiye ederim.

    https://forestofnoreturn.blogspot.com/2018/08/et-tuketmeden-saglikli-yasamak-mumkun.html

    YanıtlaSil

Popular Post

- Copyright © Raven Bey -Metrominimalist- Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -