Posted by : Unknown 15 Eylül 2015 Salı


    Solaris, yani Stanislaw Lem'in en çok bilinen bilim kurgu romanı. Benim de uzun zamandır okumak istediğim, belki de doğru zamanı beklediğim bir kitaptı. Doğru zaman geldi, az önce ben de bu kültleşmiş psikolojik bilim kurgu romanını ağzım açık bir şekilde bitirmiş bulundum.
    Stanislaw Lem romanlarını çok seviyorum. Kendisinin kitaplarını bitirdiğinizde sofradan tok kalktığınızı hissedebiliyorsunuz. Olaylardan çok altlarında yatan fikirlerle ilgileniyorsanız emin olun bu kitap da size göre.
    

      

   Solaris tahmin edebileceğiniz üzere yine keşfedilmeyi bekleyen bir gezegendir. Dünyadan çok farklı yapıya sahip olan Solaris'i farklı kılan gezegenin bir okyanustan oluşması ve bu okyanusun aslında bir bilinçli bir organizma olmasıdır. Solaris, üzerinde yaşayan yabancılara karşı kelimenin tam anlamıyla bir psikolojik savaş açmaktadır. İnsanların hafızalarını kullanarak geçmişleriyle yüzleşmesine neden olan Solaris bu süreçten senelerce hep galip gelmiştir. 

    Kitaptaki kahramanımız Kevin, gezegeni inceleme göreviyle Solaris'e gönderilen bilim adamlarından sadece bir tanesidir. Gezegendeki daha ilk günlerinde bir şeylerin ters gittiğinin farkına varır. Zamanla o da Solaris tarafından sınanmaya başlanır, konu mankeni olarak da ölmüş karısı kullanılır. Kevin'ın zihni Solaris'le savaşmaya başlar. Bu psikolojik savaştan kim galip çıkacaktır?

    Kitabın konusuna baktığımızda klasik bir keşfedilmemiş gezegen ile karşılaşıyoruz, kabul ediyorum. Ama Solaris'in içine girdikçe aslında olay gezegenlikten çıkıyor, insanoğlunun içselliğine kayıyor. Lem bize yine bol bol soru sorduruyor, cevabını yine bizim vermemizi istiyor. Daha fazla detaylandırmak yerine ben biraz daha kitap üzerine düşüneceğim.

     İyi okumalar!





Leave a Reply

Subscribe to Posts | Subscribe to Comments

Popular Post

- Copyright © Raven Bey -Metrominimalist- Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -